Yazar: Deniz Saygi
Yayımlanma Tarihi: 29 Aralık 2021
Dünya genelinde artan ekolojik farkındalığın bir sonucu olarak birçok alanda düşünme yöntemlerinin ve bu yöntemleri uygulama pratiğinin değişmekte olduğunu görüyoruz. Ekolojik ve sürdürülebilir bir yaşam açısından dönüşüm içinde olan alanlardan biri de "moda ".
Hızlı moda sektörü ne yazık ki iklim krizinin yıkıcı etkileriyle birlikte pek çok çevre sorununu da beraberinde getirmekte ve büyük çevre felaketlerine zemin hazırlamaktadır. Binlerce insanın emeğinin sömürülmesi, zehirli kimyasalların kullanılması ve kıyafet üretmek için tonlarca su tüketilmesi bu sorunlardan sadece birkaçı. Ayrıca, tekstil üretimi yapan fabrikaların doğaya bıraktığı atık suların dünya çapında binlerce nehri, denizi ve okyanusu yoğun bir şekilde kirlettiği de unutulmamalıdır. Organik olmayan elyaflardaki kimyasallar özellikle deniz ekosistemlerindeki habitatlar için toksiktir ve bu nedenle bu habitatlarda yaşayan canlılar büyük bir yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır.
Polyester gibi organik olmayan ve zehirli elyaflar pamuğa göre üç kat daha fazla karbon emisyonu üretmektedir. Ayrıca, farklı işlemlerden geçtikten sonra okyanuslara ulaşan ve suyu kirleten mikroplastiklere dönüşen polyester, okyanuslardaki plastik kirliliğinin yaklaşık %31'inden sorumludur.
Peki, ne yapılabilir?
Peki, o halde, neler yapılabilir? Yerli halkların yöntemlerini uygulayarak modaya daha sürdürülebilir bir yaklaşım getirmek mümkündür.
Yerli halklar tarafından geliştirilen ve yüzyıllardır uygulanan moda teknikleri, sürdürülebilir moda konusunda önemli bir güce sahip. Doğa ve doğa ana ile bir bütün olarak hareket eden, bilinçli ve çevre dostu bir moda anlayışı olan "yerli halkların moda anlayışı", hızlı moda dinamiklerine neden karşı durmamız gerektiğini bizlere bir kez daha hatırlatıyor.
Yerli halkların moda alanındaki çalışmaları, atalardan gelen bilgi ve nesilden nesile aktarılan geleneksel tekniklerle iç içe geçmiştir. Bu eski gelenekler, el dokuması ve doğal boyama tekniklerinin kullanımını içeren zanaatkârların bilgi ve işçiliğini temsil etmektedir. Bu geleneklerin sürdürülmesi sayesinde daha sürdürülebilir ve etik tasarım uygulamaları tercih edilmekte ve yerli halkların kültürel mirası canlı tutulmaktadır.
Latin Amerika, el dokuması kumaşların yerli halklar tarafından farklı ve sürdürülebilir tekniklerle yapıldığı otantik bir tekstil kültürüne ev sahipliği yapıyor. Bu tekniklerin sürdürülebilir olmasındaki en önemli etkenlerden biri, elektrik gerektirmeyen geleneksel el tezgahları kullanılarak üretilmeleri. Dolayısıyla yerli halkların sunduğu etik teknikler ile doğal ve organik kaynakların seçimi, doğal kaynakları aşırı tüketen hızlı moda sektöründen gezegenimiz adına bir kopuş sağlıyor.
Latin Amerika aynı zamanda çok sayıda doğal elyaf ve kumaşa da ev sahipliği yapmaktadır. Bu durum, organik malzemelerin kullanımını gerektiren sürdürülebilir giysi üretimi için de kritik önem taşıyor. Yerli halklar, doğa anayla olan bağları ve doğaya duydukları saygı nedeniyle her türlü üretim pratiğinde doğal kaynakları kullanmaktadır.
Örneğin yüzlerce yıllık bir hikâyeye ve geleneğe sahip olan Wayúu çantaları, geometrik ve renkli tasarımlarıyla Wayúu kadınlarının hayata bakış açılarını yansıtıyor. Bu çantaların üzerindeki desenlerin bir kısmı tanrıları temsil ederken, bir kısmı da günlük yaşamdan kesitler sunuyor. Çanta yapımında tamamen doğal ve doğada çözünebilen bir elyaf olan fique kullanılıyor. Tamamen lokal olarak üretilen bu çantalar, hem yerel toplulukların kalkınmasında hem de çevreye zarar vermeden üretim yapılmasında önemli bir role sahip.
Yerli halklar tarafından sürdürülen boyama teknikleri de hızlı moda sektörünün olumsuz çevresel etkilerine karşı ekolojik ve toksik olmayan bir çözüm sunuyor. Bu boyama tekniklerinde farklı çiçekler, ağaçlar ve diğer doğal unsurlar kullanılarak doğal pigmentler üretiliyor. Bu doğal boyaların üretimi yüksek kaliteli malzemelerden yapıldığı için elde edilen sonuç uzun ömürlü oluyor. Ayrıca, bu doğal boyalar okyanuslarımıza ve nehirlerimize zarar veren zehirli kimyasalların hiçbirini içermez. Dekorasyon ve diğer boyama işlemleri için kullanılan el yapımı doğal boyalar, her bir yerli halkın kültürünü de yansıtmaktadır.
Kolomb öncesi Antik Peru'nun önemli bir uygarlığı olan Paracas kültürü, doğal boyama teknikleriyle özdeşleşmiş önemli bir kültürdür. Bu kadim kültürün bir yansıması, And tekstil kumaşlarının çoğunun pamuktan yapılmasından ve bitkiler, hayvanlar ve mineraller gibi doğal kaynaklardan elde edilen boyaların canlı renklerle işlenmesinden görülebilir. Bu el dokuması tekstillerin kökeninin, And kültürünün geleneksel tekniklerini korumaya devam eden günümüz Perulu dokumacılarını da güçlü bir şekilde etkilediğini söyleyebiliriz.
Sonuç olarak…
Yerli halklar tarafından sunulan farklı moda tekniklerinin kökenleri doğaya ve kişinin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarına bağlıdır. Bu otantik moda tekniğini içeren her bir parçada yerli halkların atalarının derin bilgi ve birikimini gözlemlemek mümkündür. Dolayısıyla giysi yapımında doğal liflerin bütünlüğü her yerli kültür için yazılı olmayan geleneksel bir ifadedir. Tüm bu nedenlerle, kültürel açıdan önemli ve çevre dostu olan yerli halkların el işçiliğinin doğa ananın korunmasında benimsenmesi ve geliştirilmesi, seri üretim yapan hızlı moda sektörüne karşı anlamlı bir alternatif olarak değerlendirilebilir.